10 Ağustos 2013 Cumartesi

Nerde o eski bayramlar diyordum. Buldum, bizim köydeymiş!


ERZ-SAW uçak bileti
  İşte herşey bu uçak biletini almaya karar vermekle başladı, bedavaya almış olmanın verdiği hazda inkar edilemez tabi.
İstanbul'da başladığım Ramazan ayında İstanbul'da son vermek güzel olurdu fakat ani bir kararla 5'i gecesi karadeniz şarkıları eşliğinde Kastamonu yollarında bulduk kendimizi ;


                                     


Yollar diyordum, insana huzur veren yollar, yeşille mavinin ufukta karıştığı yollar yada insanla doğanın hasret giderdiği yollar. Yapamadığım edebiyatımla boğmayayım tabi, kuzenlerim ve bizim aile 2 araba yola çıktık. 7 büyükbaş ve 2 küçük baş olarak vardık köyümüze. Yine, yeniden ve daima Kastamonu diyorum ısrarla. Beni mazur görün efenim.


Bu da babaannemin serası, özel istekte bulundu " Benim biberlerimle bir fotoğrafımı çek gızııımmmm." dedi. Babaannenin sözü dinlenmez mi? 


Babaannemin geçen yaz bana göre harikulade ona göre çok kötü bir fotoğrafını çekmiştim. Ahududu yerken yüzünü ekşitmişti. O beğenmese de ben bayıldım, ve silmemiştim. O yüzden artık fotoğraf çektiğim zaman kameraya ısrarla bakmıyor. Olsun, ben yine de çekerim ki.
İftar vakti geldiğinde eniştem tüm köylüye iftar davetinde bulundu. Yaklaşık 60 kişi köy iftarı yaptık. 


Günün akşamında da kendi bostanımıza daldık. Köye gelmişiz rahat durur muyuz. Babamıda ayartıp közde mısır yaptık ve afiyetle yedik.


Ateş başı muhabbeti olmazsa olur mu hiç? Eski anılar eşliğinde yeni anılar bıraktık geceye.


Rüyamda hep beni yemeye çalışan örümceğin küçüğünü de yakaladım sonunda. Acaba rüyamdaki gibi sivri dişleri varmı diye çok baktım ama sadece rüyalarda oluyor sanırım.


Ramazanın son iftarını annemin köyünde yaptık. Anne ve babamın köylerinin yakın olması kadar güzel birşey olamaz bence. Geçen yıla kadar bisikletimle gelip giderdim ama teknoloji bana bu yıl vurdu. Arabaya geçtim sonunda. Emin olmasam da yaklaşık 2-3 km mesafe uzaklıkta köyler. 


Bayram bize daha bir başka güzel geldi. Abimler bayram  namazından sonra çaya gitmeye karar verdi. Köyde akrabalar, eş dostla bayramlaşıp, azığımızı da alıp yola çıktık. Amcamlar ve bizim aile çay kenarına gittik. Dağlarından gelen doğal soğuk suyu olan bölgeye kampımızı kurduk..


Babam (becerikli adamdır vesselam) Ateş ve mısır közleme işlemleri ile uğraşırken,


 bizde çayın bir tadına bakalım dedik. Bu arada misafirlerimiz bizi çayda da ziyaret etti tabi. 15 kişilik bir ekip olduk. Bir kısmımız dağa ıspıt toplamaya gitti, kalanlar da köfte, sucuk,salatayı hazırladı.



Biraz da beni çeksinler ama hep ben, hep ben..


E tabi yolda boş boş yürümek olur mu? Elimiz boş olmasın diye böğürtlenleri de mideye indirmeyi ihmal etmedik. Temiz hava olunca her şeyin tadı bir başka oluyor.


Hazırlıklar tamamlandığında ızgara telini yanımıza almadığımızı fark ettik ve kara kara köfteleri nasıl pişireceğimizi düşünürken aklımıza taşta yapmak geldi. Farklı bir deneyim olur. Daha sonra arkamızdan gelenlerin ızgara telini getirmesine rağmen yinede köfte ve sucukları taşın üzerinde pişirdik. İyi ki de öyle yapmışız, tadı bir harika oldu bana da çekilecek poz çıktı. Taş aslında daha kalındı, nasıl yaptılar tam bilemem ama bir şekilde taşı ikiye bölüp diğer yarısını da semaverin altına masa yaptık. Doğada yaşamak bir başka olur sanırım.  Yılda birkaç kez gitsem de, uzun soluklu bir deneyimim olsun isterdim.


Fotoğraf çekmenin en kötü yanı bence, böyle güzel hatıra fotoğraflarında çeken kişinin olmaması :/ Tripodu taşımasını da öğrenmem gerekiyor sanırım. 
Hem ne demiş atalarımız ' tripod çıktı mertlik bozuldu.' 


Karnımız doydu, eritmezsek ayıp olur ama..


Babamın bu fotoğrafa yorumu ' İmam da olurum, aşçılık da yaparım, suya da atlarım.' oldu :)


Abimler yüzerken bende biraz doğa yürüyüşüne çıkayım dedim. Bakın ne buldum yine. Çok bereketli topraklarımız olduğu aşikar. Hiçbir insan emeği gerekmeksizin her yerde çeşit çeşit nimet var. Bizde doğru dürüst faydalanmasını bile beceremiyoruz ayağımıza gelen şeylerden. Vakit ya hu.. Öğreniriz elbet. 


           Gezerken bir dağın yamacında buldum kendimi, manzara ise, neyse anlatmıyorum bunu :)

Yüzzük kimde oyunu

Ve köyümüzün geleneksel eğlencesi. Kastamonu'da son gecem biraz dayak yemeli geçti. Dövülmek için epey yol kat edip abimlerle anne köyüme(dereköy) geldik. Köyün gençleri ve kendini genç hissedenlerin oluşturduğu toplulukla birlikte çeşitli oyunlar oynandı.

Sürsür oyunu
 Oyunlarımız kesinlikle anlatılmaz yaşanır cinsten. Hepsi dayak atmak üzerine tasarlanmış. İnsanın acı eşik şiddeti epey artıyor.
Asker oyunu

Ve vedalaşma vakti. Gitmeden önce son fotoğraf, yolumuz açık olsun...