14 Ekim 2014 Salı

Yavaşla - Kemal Sayar


Güzellik ancak onu durup temaşa edecek zamanınız varsa size bir şey söyler. Sf 22

Usul, asildir… SF23

Başka bir insana, bir kuş sesine, sabah güneşine değemiyoruz. Hız, tabiata içkin olan güzelliği görmemizi engelliyor. Sf 30

“Hayat bir çizgi değil” diyor bir zen ustası, “birbiri ardınca gelen şimdilerden ibaret.” Hayat uzun bir şimdiden başkası değil. Sf 33

Saatlerini doğanın ve iç dünyanın çevrimine ayarlayanlar, güneşi ve gökyüzünü göre
bilenler, hayatı uzun bir şimdi veya yekpare, geniş bir an olarak yaşayabilenler, ‘içime çektiğim hava değil gökyüzüdür’ diyebilenler, eve mutlu dönüyor. Sf35

Yavaşlamak anın keyfini çıkarmayı bilmektir. Sf38

Ölebilenler özgürce yaşar.. sf47

Çocuklarımıza hikâye anlatmalı, onları hikayelerle emzirmeliyiz. Bir hikâyeyi paylaşmak aynı hayallerle ıslanmaktır, birlikte düş görme temrinleri yapmaktır. Sf55

Hayat hep kendimize doğru bir yolculuktur.sf63

İnsan bir başkasını en çok yaralarından tanır, kendi yaralarından. Sf64

Modern uygarlık, ’eşyadan yana zengin, zamandan yana yoksul’ bireyler üretiyor. Sf77

“Ele geçirerek değil, ele geçirmeyi reddederek” insanlığa ulaşabiliriz. Sf79

“İnsan iyi bir şey yapmak istediğinde bunu hemen yapmalı, çünkü bencillik dugusu hemen geri gelebilir.” Sf79

Seçtiğimiz şeylerin bize yaşatacağı doyum yerine, seçmediklerimizin özlemiyle hayal kırıklığı hissederiz. Sf 80

Hayatı sadeleştirmek gerekiyor, basit yaşayan insanlar, kanaat edebilenler, ele geçirmeyi reddedenler, kendilerini sınırlayabilenler bir adım önde yürüyor. sf82

Mutluluğun sırlarından birisi, şeylerden olduğu gibi hoşlanmak ve onları daha iyisi ile karşılaştırmamaktır. O halde sizden daha varlıklı, daha başarılı insanlarla kendinizi mukayese etmeyi bırakın, siz sadece kendi kendinize neyi yapabildiğinize bakın. Sf92

Yani mutluluğun formülü çok açık: Bir sen, bir ben, bir de bebek! Yani sosyal bağ, insan ilişkisi. Kendimi ondan seyredebileceğim bir yüz. Bana dünya maceramı özetleyebilecek bir harita. Az daha unutuyordum, dahası da var: Bir kalp, bir ruh, bir de akıl. Sf93

Sohbet konuşmadan farklıdır, o dünyayı yeni bir biçimde görmemizi sağlar. Sf95

Sohbet bir başkasının yüzünde kendi maceramı okuyabilmektir ve bana bu dünyada yalnız olmadığımı öğretir. Sf 97

Yaşlılık ErikErikson’un dile getirdiği gibi, ‘hayatın bütünlüğünün kavrandığı bir durak’ ve insan orada biriktirdiği bilgelikle hayatı seyredebilir. Sf104

Yaşlanmakla birlikte bedenimizde meydana gelen değişimleri hissedemeyeceksek, hayatın geçip gitmekte olduğunun ve kaçınılmaz sonun yaklaştığının nasıl farkına varacağız? Yaşadıklarımızdan nasıl öğreneceğiz? Hayatın kırılganlığını en önce kendi bedenlerimizin kırılganlığından okuyamayacaksak, yaşamak bize ne kazandıracak? Sf 105

Biz kalbin çocuklarıyız.. sf110

“Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda” diyor ismet özel. Sf 110

“Hayat” diyordu Kierkegaard, “geriye doğru anlaşılır ama ileriye doğru yaşanır.”
Aşk artık insanlardan fedakârlık, bağlanma veya sadakat gibi duygular talep etmiyor. Aşk artık benimle ilgili. Kendimi bulmam, kendimi gerçekleştirmem, özerklik kazanmam ve kişisel olarak gelişmem için bana lazım olan bir şey. Benliğe bu denli çok eğilmek, onu bunca ölçüsüz kutsamak samimi ilişkilerin altını oyuyor. Yakın ilişkiler endişe yüklü. Her ilişki, bir duygusal ıstırap riskini içinde taşıyor. Dikkat et, incinebilirsin” diyor kişi kendisine; her ilişki, muhtemel bir infilak.    İnsanın kendisini tavaf eden hacı’ olduğu bir zamanda, ilişkiler de kısa ömürlü ve yüzeysel. Sf163

İnsanın kendi özseverliğini dönüştürme biçimlerinin başında iş gelir: iş, üretken kişi için adeta bir geçiş nesnesidir. Sf197

İnsan ilişki içinde bir varlık ve ancak ilişkiyle, başkası tarafından işitilmek ve anlaşılmak suretiyle varlığını ve hayatiyetini sürdürüyor. Sf 167

Ölüm varlığı ışıtır. Onun sayesinde yaşamın bir lezzeti, sevmenin bir izzeti olur.  Sf 169

Kişinin ruh arkadaşına ifade ettiği his, tutku ve düşünceler toplum önünde söylendiğinde anlamını kaybeder ve başka bir şey olur.  Sf 179

“Sana çok şeyler öğretecek acıya, hoş geldin de” sf 180

Ederin artık ilerlemiş bir boyutu olarak değerlendirebileceğimiz depresyon, bir sosyoloğun betimlemesiyle, ‘kendi olma yorgunluğu ’dur. İnsan bazen kendisi olmakta yorulup ümitsizliğe düşebilir. Ama bu sürecin sonunda kendisini zenginleştirebilecek bir tecrübe edinir, hayata dair bir bilgi devşirir buradan. İnsanın iç dünyası mahremdir, oraya herkes elini kolunu sallayarak giremez, kırılganlık ve üzüntüler gösteri programlarına meze yapılamaz. Sf 181

Şöhret kimdir? Daniel Boorstin buna eğlenceli bir cevap veriyor: “Çok tanındığı için tanınan kişi.” sf 187

Herkes konuşuyor ama pek az insan dinliyor. Sf190

Evsiz ve yalnız krallar..
Ön yargıda ilk basamak, gruplar oluşturmaktır. ‘biz ve onlar’ dediğimiz ada, bizi kayırıp onları lanetleyeceğimiz bir iklim yaratmış oluruz. Sf196


Eğlendiğimiz, yiyip içtiğimiz mekânlar, bindiğimiz arabalar, taktığımız mücevherler bizi soylu kılmaz. Soyluluk ötekini işitebilmekten yapılma bir mücevherdir. Soylular, kalplerini bir mücevher gibi taşıyan ve kalpleriyle düşünen insanlardır. Bu ülkenin en soylu insanları diğerlerinin acısını en çok hissedenlerdir. Sf221