Güzellik ancak onu durup temaşa edecek zamanınız varsa size
bir şey söyler. Sf 22
Usul, asildir… SF23
Başka bir insana, bir kuş sesine, sabah güneşine
değemiyoruz. Hız, tabiata içkin olan güzelliği görmemizi engelliyor. Sf 30
“Hayat bir çizgi değil” diyor bir zen ustası, “birbiri
ardınca gelen şimdilerden ibaret.” Hayat uzun bir şimdiden başkası değil. Sf 33
Saatlerini doğanın ve iç dünyanın çevrimine ayarlayanlar,
güneşi ve gökyüzünü göre
bilenler, hayatı uzun bir şimdi veya yekpare, geniş bir an olarak yaşayabilenler, ‘içime çektiğim hava değil gökyüzüdür’ diyebilenler, eve mutlu dönüyor. Sf35
bilenler, hayatı uzun bir şimdi veya yekpare, geniş bir an olarak yaşayabilenler, ‘içime çektiğim hava değil gökyüzüdür’ diyebilenler, eve mutlu dönüyor. Sf35
Yavaşlamak anın keyfini çıkarmayı bilmektir. Sf38
Ölebilenler özgürce yaşar.. sf47
Çocuklarımıza hikâye anlatmalı, onları hikayelerle emzirmeliyiz.
Bir hikâyeyi paylaşmak aynı hayallerle ıslanmaktır, birlikte düş görme
temrinleri yapmaktır. Sf55
Hayat hep kendimize doğru bir yolculuktur.sf63
İnsan bir başkasını en çok yaralarından tanır, kendi
yaralarından. Sf64
Modern uygarlık, ’eşyadan yana zengin, zamandan yana yoksul’
bireyler üretiyor. Sf77
“Ele geçirerek değil, ele geçirmeyi reddederek” insanlığa
ulaşabiliriz. Sf79
“İnsan iyi bir şey yapmak istediğinde bunu hemen yapmalı,
çünkü bencillik dugusu hemen geri gelebilir.” Sf79
Seçtiğimiz şeylerin bize yaşatacağı doyum yerine,
seçmediklerimizin özlemiyle hayal kırıklığı hissederiz. Sf 80
Hayatı sadeleştirmek gerekiyor, basit yaşayan insanlar,
kanaat edebilenler, ele geçirmeyi reddedenler, kendilerini sınırlayabilenler
bir adım önde yürüyor. sf82
Mutluluğun sırlarından birisi, şeylerden olduğu gibi
hoşlanmak ve onları daha iyisi ile karşılaştırmamaktır. O halde sizden daha
varlıklı, daha başarılı insanlarla kendinizi mukayese etmeyi bırakın, siz
sadece kendi kendinize neyi yapabildiğinize bakın. Sf92
Yani mutluluğun formülü çok açık: Bir sen, bir ben, bir de
bebek! Yani sosyal bağ, insan ilişkisi. Kendimi ondan seyredebileceğim bir yüz.
Bana dünya maceramı özetleyebilecek bir harita. Az daha unutuyordum, dahası da
var: Bir kalp, bir ruh, bir de akıl. Sf93
Sohbet konuşmadan farklıdır, o dünyayı yeni bir biçimde
görmemizi sağlar. Sf95
Sohbet bir başkasının yüzünde kendi maceramı okuyabilmektir ve
bana bu dünyada yalnız olmadığımı öğretir. Sf 97
Yaşlılık ErikErikson’un dile getirdiği gibi, ‘hayatın bütünlüğünün
kavrandığı bir durak’ ve insan orada biriktirdiği bilgelikle hayatı
seyredebilir. Sf104
Yaşlanmakla birlikte bedenimizde meydana gelen değişimleri
hissedemeyeceksek, hayatın geçip gitmekte olduğunun ve kaçınılmaz sonun
yaklaştığının nasıl farkına varacağız? Yaşadıklarımızdan nasıl öğreneceğiz?
Hayatın kırılganlığını en önce kendi bedenlerimizin kırılganlığından
okuyamayacaksak, yaşamak bize ne kazandıracak? Sf 105
Biz kalbin çocuklarıyız.. sf110
“Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda” diyor ismet
özel. Sf 110
“Hayat” diyordu Kierkegaard, “geriye doğru anlaşılır ama
ileriye doğru yaşanır.”
Aşk artık insanlardan fedakârlık, bağlanma veya sadakat gibi
duygular talep etmiyor. Aşk artık benimle ilgili. Kendimi bulmam, kendimi
gerçekleştirmem, özerklik kazanmam ve kişisel olarak gelişmem için bana lazım
olan bir şey. Benliğe bu denli çok eğilmek, onu bunca ölçüsüz kutsamak samimi
ilişkilerin altını oyuyor. Yakın ilişkiler endişe yüklü. Her ilişki, bir
duygusal ıstırap riskini içinde taşıyor. Dikkat et, incinebilirsin” diyor kişi
kendisine; her ilişki, muhtemel bir infilak.
İnsanın kendisini tavaf eden hacı’ olduğu bir zamanda, ilişkiler de kısa
ömürlü ve yüzeysel. Sf163
İnsanın kendi özseverliğini dönüştürme biçimlerinin başında
iş gelir: iş, üretken kişi için adeta bir geçiş nesnesidir. Sf197
İnsan ilişki içinde bir varlık ve ancak ilişkiyle, başkası
tarafından işitilmek ve anlaşılmak suretiyle varlığını ve hayatiyetini
sürdürüyor. Sf 167
Ölüm varlığı ışıtır. Onun sayesinde yaşamın bir lezzeti,
sevmenin bir izzeti olur. Sf 169
Kişinin ruh arkadaşına ifade ettiği his, tutku ve düşünceler
toplum önünde söylendiğinde anlamını kaybeder ve başka bir şey olur. Sf 179
“Sana çok şeyler öğretecek acıya, hoş geldin de” sf 180
Ederin artık ilerlemiş bir boyutu olarak
değerlendirebileceğimiz depresyon, bir sosyoloğun betimlemesiyle, ‘kendi olma
yorgunluğu ’dur. İnsan bazen kendisi olmakta yorulup ümitsizliğe düşebilir. Ama
bu sürecin sonunda kendisini zenginleştirebilecek bir tecrübe edinir, hayata
dair bir bilgi devşirir buradan. İnsanın iç dünyası mahremdir, oraya herkes
elini kolunu sallayarak giremez, kırılganlık ve üzüntüler gösteri programlarına
meze yapılamaz. Sf 181
Şöhret kimdir? Daniel Boorstin buna eğlenceli bir cevap veriyor:
“Çok tanındığı için tanınan kişi.” sf 187
Herkes konuşuyor ama pek az insan dinliyor. Sf190
Evsiz ve yalnız krallar..
Ön yargıda ilk basamak, gruplar oluşturmaktır. ‘biz ve
onlar’ dediğimiz ada, bizi kayırıp onları lanetleyeceğimiz bir iklim yaratmış
oluruz. Sf196
Eğlendiğimiz, yiyip içtiğimiz mekânlar, bindiğimiz arabalar,
taktığımız mücevherler bizi soylu kılmaz. Soyluluk ötekini işitebilmekten
yapılma bir mücevherdir. Soylular, kalplerini bir mücevher gibi taşıyan ve
kalpleriyle düşünen insanlardır. Bu ülkenin en soylu insanları diğerlerinin
acısını en çok hissedenlerdir. Sf221