26 Nisan 2012 Perşembe

Paulo Coelho - Simyacı


  Aynı anda birkaç kitabı okuma çalışmalarımın içerisine habersizce dahil olmuş bir kitap. Fakat içlerinden en iyisi ve en zevk aldığım kitap ki
zaten bir kaç gün sonra diğerlerini bırakıp Simyacı'ya sardım. Aslında kitabı burada anlatmak istemiyorum fakat konusundan biraz bahsedeyim.
  Kahramanımız Santiago'nun mutluluğu arama isteği üzerine gelişen olaylar zincirini içeriyor. İspanya'dan kalkıp Mısır pramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden bir çoban Santiago. Yolculuğu boyunca başına gelenler, kendi düşünceleri, hayata bakışı ve şahit olduğu olaylar hem Santiago'nun hemde okuyucularının zihnini bir gezintiye çıkartmayı başarıyor. Beni etkileyen ve aklımdan çıkmak istemeyen bir bölümü var ki paylaşmak isterim. Santiago'nun parasını çaldırması sonucu para kazanmak için Billuriye tüccarının yanına çalışmaya girer. Tüccarın bir amacı vardır ve bu ufak dükkanı Kutsal topraklara Mekke'ye gitmek için açmıştır. Zamanla oralara gidecek parası ve imkanı olmasına rağmen gitmemiştir. Bunun sebebini soran Santiago'ya da şu cevabı vermiştir.
  "Beni hayatta tutan Mekke'dir. Hepsi birbirine benzeyen günlere, raflara dizilmiş şu vazolara, iğrenç bir aş evinde öğlen-akşam yemeği yemeye katlanacak güç veriyor bana. Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak."
 Daha fazla söze gerek duymuyorum bende. Uğrunda savaşacak bir hedefi olmalı insanın. Yaşayabilmesi için,

Altını çizerim;


"Papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Biz görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır. Çünkü, efendim, herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır."    29

" - Yüreğim bir hain.
  + Ne ala. Bu da yüreğinin diri olduğunu gösteriyor. şimdiye kadar elde etmeyi başardığın bir düşle değiş-tokuş etmekten korkması kadar doğal ne var.
  - Öyleyse neden yüreğimi dinlemek zorundayım?
  + Çünkü onu susturmayı hiçbir zaman başaramazsın. Hatta onu dinlemiyormuş gibi yapsan da o gene oradadır, göğsündedir; hayat ve dünya hakkında ne düşündüğünü sana tekrarlamayı sürdürecektir."
  - Bir hain olsa da mı?
  + İhanet, senin beklemediğin bir darbedir. Ama sen yüreğini tanıyacak olursan, sana baskın yapmayı hiçbir zaman başaramayacaktır. Çünkü onun düşlerini ve arzularını tanıyacaksın ve onları hesaba katacaksın. Hiç kimse kendi yüreğinden kaçamaz. Bu nedenle en iyisi onun söylediklerini dinlemek. Böylece kendisinden beklemediğin bir darbe indirmeyekcetir kesinlikle sana. "    148

"Bir kere olan bir daha asla tekrarlamaz. Amma ve lakin iki kere olan mutlaka üçüncü defa da olacaktır."    173